Okurken Keyfinizi Kaçırıp Hayatı Sorgulatacak 14 Korkutucu Bilimsel Gerçek

8
5
2
1
1
Hepimiz bilimin ne kadar etkileyici olduğunu biliyoruz. Bazen ise etkileyici olmaktansa korkunç olabiliyor. Ama bu, asla onu sevmemize engel olmuyor.

Yeni bir şeyler öğrenmek, deneyimlemek insanların gelişimine büyük fayda sağlar. Özellikle de bu öğrenilen şeyler herkes tarafından bilinmiyorsa daha da değerli olur. 

Biz de sizler için çok fazla bilinmeyen bazı korkutucu bilimsel bilgileri derledik.

Bazı insanlar kendilerini ölü zannediyor!

Zihinsel bir bozukluk olan “Yürüyen Ceset Sendromu” ya da “Cotard Sendromu” olarak bilinen hastalığa sahip kişiler, kendilerinin öldüğüne, var olmadığına, içten içe çürüdüğüne veya kanının ve iç organlarının olmadığına inanıyor.

Derin göllerde hapsolmuş karbondioksit ve metan gazları bir anda yüzeye çıkarak devasa gaz bulutları oluşturabilir. Bunlar da canlıların aniden boğularak can vermesine neden olabilir.

“Limnik patlama” adı verilen bu olay, derin göl sularından aniden çözünmüş karbondioksitlerin fışkırarak canlıları boğabilecek bir gaz bulutu oluşturduğu çok nadir görülen bir doğal afet türüdür.

Bilim insanları depremlerin, volkanik patlamaların ve diğer patlayıcı olayların limnik patlamaları tetikleyebileceğine inanıyor.

Politika ve bilim birbiriyle "fazla" yakından ilişkilidir.

Bugün, devletler tarafından sağlanan fon olmadan hiçbir bilimsel araştırma yapılamaz. Öte yandan, önemli hükümet kararları, bilimsel araştırmalar ve gözetim olmadan da alınamaz.

Güneş, sizi kanser yapabilir!

Aslında güneş yanığı, güneş ışığının ultraviyole (UV) ışınlarının cilt hücrelerinin üst tabakasındaki DNA’ya zarar vermesiyle oluşan bir radyasyon yanığıdır.

Deri hücrelerimiz ise bu zarar gören DNA’yı öldürerek yani derimizi soyarak kanser olmamızı önler. Tüm bunlara rağmen, yapılan araştırmalara göre uzun süre Güneş'e maruz kalmak kanser riskini arttırmaktadır.

Sulara ve besin kaynaklarına karışan mikroplastiklere artık insan kanında ve beyninde de rastlanıyor.

Mikroplastik

Fareler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre mikroplastiklerin kan ve beyin bariyerini aşabileceği ve yutulduktan sonra beyne girebileceği kanıtlanmıştı.

Geçtiğimiz sene Amsterdam’da uzmanlar tarafından yapılan testler sonucunda da 22 katılımcıdan 17'sinin kanında mikroplastik tespit edildi.

Bakteriler antibiyotiklere karşı hızla direnç kazanıyor ve bu, bizim yeni antibiyotik üretmemizden daha hızlı gerçekleşiyor.

Gelecekte basit bakteriyel enfeksiyonlar bile ölümle sonuçlanabilir.

Buzullarda hapsolmuş birçok mikroorganizma bulunuyor ve bunlar buzulların erimesiyle ortaya çıkıyor.

Henüz onları tanımıdığımız için tedavileri de bulunmuyor.

Gama ışını patlamaları bir gezegene yönlenirse o gezegende yaşam son bulur.

Gama ışını, doğrudan atom çekirdeğindeki etkileşimler sonucu ortaya çıkan yüksek enerjili, yüksek frekanslı ve bizim gözümüzle algılayamadığımız elektromanyetik dalgadır.

Eğer herhangi bir gama ışını patlaması Dünya’ya gelecek olsaydı ozon tabakası bizi koruyabilirdi ama Güneş’ten gelen UV ışınlarını durduramayacağımız için yaşam kısa sürede son bulurdu.

1972’de Massachusetts Institute of Technology (MIT)’de yapılan bir araştırmada insanlığın 2040’lı yıllarda çöküş sürecine geçeceği öngörüldü.

2012 yılında bir ekonomist, o zamana kadar yaşananların araştırmanın öngörüleri ile paralel ilerlediğini gördü. Araştırmada medeniyetin çöküşüne sebep olacak senaryo, çevre kirliliği ile ilgiliydi.

Çevre kirliliği gün geçtikçe toprakları kullanılmaz hale getirip tarımı zorlaştıracak. Besin eksikliği ise insanlığın sonunu getirecek.

Tıbbi hataların yılda 250.000 ölüme neden olduğu tahmin edilmektedir.

Bunların en yaygınları yanlış ilaç kullanımı, yanlış teşhis ve enfeksiyonlardır.

Gayet sağlıklıyken bir anda küt diye ölebilirsiniz.

“Ani Kardiyak Ölüm” adı verilen bu olay, önceden ölümcül bir hastalığı olmayan birinin beklenmedik bir şekilde ölmesidir.

Kişiler hiçbir rahatsızlığı yokken kalp krizi, ritim bozukluğu veya kanın yetersiz pompalanması sonucu kalp kası sorunları ile ölebilirler.

Amerika'daki nehirlerde yaşayan ve beyin yiyen bir amip türü mevcut.

"Naegleria fowleri" adlı bu amip türü beyne burundan ulaşıyor. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi verilerine göre bu amip türünün bulaştığı bir kişinin hayatta kalma ihtimali son derece düşük.

Henüz okyanusların %95’i keşfedilmemiş. Yani içinden ne çıkacağı belli değil...

Bilimsel araştırmalar, farkında olmadan her yıl kişi başı ortalama 1 kilogram böceği midemize indirdiğimizi gösteriyor.

Bilim insanları, ne kadar yıkarsak yıkayalım meyve ve sebzelerden bütün böcekleri temizlememizin imkansız olduğunu söylüyorlar. Bu sadece tarla ve bahçeden topladığımız değil, marketlerden satın aldığımız sebze ve meyveler için de geçerliymiş.

Ayrıca günümüzde çoğu besinin ve maddenin içerisinde kullanılan “karmin” isimli renklendirici, “cochineal” adı verilen bir böcekten elde ediliyormuş. Biz de farkında olmadan afiyetle yiyormuşuz.

8
5
2
1
1
Emoji İle Tepki Ver
8
5
2
1
1