Eski Yunancada "güzel (iyi) ölüm" anlamına gelen ötanazi, tıbben tedavisi mümkün olmayan bir hastalıktan muzdarip olan kişinin, dayanılmaz acılarına son vermek adına kontrollü bir mekanizmayla öldürülmesi anlamına geliyor. Antik Çağ filozoflarının ve dinlerin şekillendirdiği bu kavram günümüzde üç farklı şekilde, bulunulan ülkenin kanunlarına bağlı olarak gerçekleştiriliyor.
Aktif ve pasif ötanazinin ardından uygulaması yasallaşan yardımlı intiharda; hekim, kişinin ölümüne yol açacak bir ilacı reçete ediyor ancak tıbbi görevlilerin müdahalesi olmaksızın hasta kendi kendine bu ilacı alarak yaşamını sonlandırıyor. Türkiye'de uygulanımı suç sayılan bu yöntemleri, yardımlı intihar hizmeti sunan organizasyonların bulunduğu İsviçre'ye giderek talep etmek ve gerçekleştirmek intihar turizmi olgusunu gündeme getiriyor.
Bu yasal öldürmenin tarihi nereye uzanıyor?
Felsefe birçok alanda olduğu üzere ötanazi kavramına ilişkin birçok eleştiri ve katkıda bulunuyor ve bu kavramın tarihini şekillendiriyor. Antik Çağ düşünürlerinden Platon her ne kadar ruhun ölümsüz olduğunu savunsa da kişinin ölümü kendisi için iyiyse bunun neden engellendiğini soruyor.
Bir taraftan Yasalar adlı kitabında, 'akılcı intihar' kavramını değerlendirirken diğer yandan tedavisiz hastalık ve sakatlıkların sonlanması için ötanaziyi gerekli bulduğunu ileri sürüyor.
Aynı dönem düşünürü Aristo, vatandaşın devlete üretmekle yükümlü olduğu, bu anlamda yaşamaktan kaçamayacağını savunurken sakat doğmuş çocukların öldürülmesinin (infantisit) yasal olmasını haklı buluyor. Hipokrat zamanına gelindiğinde, yeminde yer alan ötanazi yasağı Antik Çağ'da ötanazinin uygulanmadığına bir delil olarak kabul ediliyor.
Eski Roma'da Seneca, intiharın bir özgürlük olduğu kanısıyla "Bineceğim gemiyi, oturacağım evi seçiyorsam ölümümü de seçmeliyim." diyerek kendini öldürüyor. Romalılar döneminde açılan hospis isimli terminal evresindeki hastaların palyatif bakımlarının yapıldığı misafirhanelerin çoğu, dinî kuruluşlarca kapatılıyor ve Hristiyanlığın yükselişi ile ötanazi kavramından uzaklaşılıyor.
Reform ve Rönesans hareketlerinin ardından Yeni Çağ'da ötanazi olgusu yeniden gündeme geliyor ve ötanazinin yasallaşması için çalışmaların başladığı 20. yüzyıla kadar tartışmalı şekilde ele alınıyor.
1970’li yıllardan sonra birçok ülkede Ötanazi Cemiyetleri kuruluyor. Ötanazi yanlılarının kurduğu “Hemlock Topluluğu”, ötanazinin yasalaşması için çalışıyor ve nihayetinde 1992’de Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Avrupa Tabip Birlikleri ile Roma’da yapılan toplantıda tedavisi mümkün olmayan hastaların onurlu ölüm hakkına sahip oldukları kabul ediliyor.
Ötanazi ve yardımlı intihar aynı kavramlar mı?
Ötanazi; ölümü hızlandırmak, ıstırabı hafifletmek için bilerek bir yaşamı sona erdirme amacıyla hekimin ilaç veya tedavi uygulamasıdır. Hekim bunu genellikle ölümcül bir enjeksiyon uygulayarak ya da hastayı yaşam desteğinden çıkartarak gerçekleştirir.
Eylem ne olursa olsun ötanazinin belirleyici özelliği, hastanın değil hekimin yaşamı sona erdiren nihai eylemi gerçekleştirmiş olmasıdır; pasif ve aktif ötanazi olarak iki türü vardır.
Yardımlı intihar ise hekimin, hastanın ölümünü kolaylaştıracak eylemi yapması için hastaya intihar etme yolları hakkında bilgi ya da intihar etme araçları sağlayarak kişinin yaşamının başka bir yardıma ihtiyacı kalmaksızın sona erdirilmesi durumudur.
Yardımlı intihar, bir hekimin hastanın kendi yaşamına son verebilmesi amacıyla verdiği ölümcül ilaçların gönüllü olarak hasta tarafından kullanılması yoluyla yaşamın sona ermesini tanımlamak için kullanılmaktadır.
Birçok kişi bu terimlerin eş anlamlı olduğuna inansa da hastanın ölümüne neyin yol açtığına odaklanan bir tanımın daha doğru olacağı düşünülmektedir. İntihar kelimesinden de anlaşılacağı gibi, yardımlı intihar neticesinde hayatına son veren kişi, hastanın kendisidir. Yardımlı intihar, hastanın intiharına imkân sağlayan bir ilacı reçete etmeyi de içermektedir; sodyum pentobarbital bu alanda kullanılan en yaygın ilaçtır.
Yardımlı intihar artık bir turizm meselesi.
Alışılagelen turizm endüstrisine ve turist kavramına ne denli uzak olsa da çektikleri ızdırapların son bulması adına, kendi ülkesinde yasal olmayan yardımlı intiharı tercih eden birçok hasta bulunuyor. Bu konuda kendilerine profesyonel danışmanlık ve hizmet verebilecek ülkelere seyahat eden birçok insan var. Bu ülkelerden en önde geleni de İsviçre.
İsviçre'de bu hizmeti sunan Dignitas, 'onurlu yaşa, onurlu öl' sloganı ile yola çıkan İsviçre yasaları doğrultusunda kurulmuş bir dernek. Organizasyonun herhangi bir ticari çıkar amacı gütmediği yalnızca üyelerine onurlu bir ölüm sağlamak amacıyla varlığını sürdürdüğü ifade ediliyor.
26 Eylül 2005’te Dignitas’ın uygulamalarını takip etmek üzere Alman girişimcilerin destekleriyle Hannover’da da benzer bir klinik kuruluyor ve bugün, bu iki dernek 69 farklı ülkeden 7100’den fazla üyeye sahip.
Konuyla ilgili iki film önerisinde de bulunalım: İlki, yerli bir yapım: İşe Yarar Bir Şey
Diğeri ise Al Pacino'nun başrolde olduğu, gerçek bir hikâyeye dayanan Doktor Ölüm filmi:
Benzer içeriklere buradan ulaşabilirsiniz: