Hatta şehir merkezinde bir gezintiye çıktığınızda oldukça sade bir manzara sizi karşılayabilir. Yol boyunca uzanan binaların en yükseği 13 katlı. Bunun sebebi ise aslında çok basit.
“E peki neden Amerika’nın göbeğinde, Amerika’yı Amerika yapan yüksek binaları yapmak akıllarına gelmedi?” diye düşünebilirsiniz. Bu yüzden çok bekletmeden neden böyle bir durum olduğunu anlatalım.
Amerika demek gökdelen demek.
New York’un ihtişamlı gökdelenleri, Atlanta’nın America Plaza’sı ve daha nicesi. Sadece Kuzey Amerika’daki gökdelen sayısının 2807 olduğunu söylesek? Hâl böyle olunca Washington’da neden böyle yapıların olmadığı da merak konusu.
Başkent Washington D.C.’de en yüksek bina Washington Anıtı, o da 169 metre. New York’taki Empire State Binası ise 443 metre. İkisi arasındaki muhakemeyi yaptığımızda Washington’ın neden 169 metre sınırı olduğunu anlamak epey zorlaşabilir.
Aslında bunun nedeninin 1910'da yürürlüğe giren ve o zamandan bu yana neredeyse hiç değişmeyen kat yükseklik sınırı olduğu düşünülüyor.
Şehirde en yüksek binanın anıt ve ABD Kongre Binası olmasından dolayı iki binanın yükseklik sınırının geçilmemesi gerektiği, bu yüzden de şehrin kısa yapılarla dolduğu kabul görmüş bir sebep.
Bu, bir fikir olsa da aslında durum sadece bununla sınırlı değil. Bu yasaya göre 13 kattan yukarıda bir bina inşa edilemez. Birkaç istisna olması dışında aslında 21. yüzyılda bir anlamı var mı diye insan düşünmeden edemiyor. Ki Washington Belediye Başkanı Muriel Bowser dâhil çoğu insan bu konuda hemfikir.
Bowser, bu kat sınırının şehri kısıtlamaya ve daha pahalı bir hâle getirmeye hizmet ettiğini düşünerek yüksek katlı binaların yapılmasını, bu binaların şehre başka bir hava katacağını savunuyor.
Başka örnekleri de var: Mesela 1980'lere kadar Philadelphia'da hiçbir bina 548 metrelik belediye binasından daha uzun olamazdı.
Belediye binasından yüksek bir binanın şehir merkezini olumsuz etkileyeceği inanışı bazı bölgelerde de vardı. Fakat bu sınır aşılınca eski Philadelphia Belediye Başkanı W. Wilson Goode, “Bu yapay tavanı aşmak, insanların bu şehrin sınırının gökyüzü olduğunu söylemesinin bir yoluydu." diye açıklama bile yaptı.
Bu tür örneklerin olması Washington için de sınırı aşmanın mümkün olabileceğini düşündürüyor. İnsanlar, kat sınırının aşılmasını istese de bu durum Londra’da da yaşandığında insanların büyük, ruhsuz ve sıkıcı binalara kapanıp kaldıklarından; herkesin tekdüze bir yaşam sürdüğünden bahsediliyor. Aynı durumun Washington için yaşanmasını istememeleri muhtemel.
1910’da yenilenen 1899 ABD Kongre Binası Yüksekliği Yasası’nın arkasındaki asıl sebebe gelelim mi?
Aslında yasanın mantığı daha çok pragmatik bir nedene dayanıyor.
Bu yasanın sebebi de bölgedeki itfaiye ekipmanlarının ancak bu kadar yüksekliğe ulaşabiliyor olmasıydı. Şehrin güvenliğini sağlamak için de böyle bir yasa yürürlüğe girdi. Washington'ın ABD hükûmetinin merkezi olma rolünden kaynaklanan güvenlik önlemleri de bu durumun önüne geçiyor.
Şehir, Beyaz Saray'a ve çeşitli departman binalarına ev sahipliği yapıyor. Bazı bölgelerde kalıcı uçuşa yasak bölge ilan edildi ve yüksek binaların tehlikeye atılmamasını sağlamak için başka güvenlik önlemleri de alındı.
Yükseklik Yasası’nın yürürlüğe girmesinden bu yana pek çok şeyin değiştiği açık. Bölge; savaş sonrası iki patlamadan, Büyük Buhran’dan, onlarca yıllık düşüşten geçti. Şu anda da Amerika Birleşik Devletleri’nin en hızlı büyüyen metropol alanlarından da birisi.
Amerika ile ilgili diğer içeriklerimiz: