90'ların sonlarında elimizde bir levye ile başladığımız ve defalarca bitirdiğimiz Half-Life, aklımızda en çok yer eden ve en çok özlenen oyunlardan biri. Oyunun giriş sahnesindeki tren yolculuğunu kim unutabilir ki...
Black Mesa test tesisine yapılan o yolculuk, çoğu tren gezisinden daha ilgi çekiciydi. Tünellerden geçip, robotların kutular taşıdığı veya makineler ürettiği devasa alanlara çıkıyorsunuz.
Ayrıca bu yolculuk sırasında, serinin en gizemli karakteri olan G-Man'i ilk kez görüyorsunuz ve sonunda tesise vardığınızda, bir güvenlik görevlisi kapıyı açmak üzere yanınıza geliyor. Bugüne kadar oyun dünyasında bu denli heyecan verici çok az şey gördük.
Birinci şahıs nişancı türünde bir oyuna başlamak için sakin bir tren yolculuğu, fazla sıradan bir yol olabilir. Ancak o sakin yolculuk ve ilgi çekici sahneler, Half-Life'ın en iyi anlarından biriydi.
Black Mesa'daki odalar, bilim insanları, güvenlikler ve hatta çalışmayan mikrodalga fırın ve otomat makinesi bile atmosferi tamamlayarak gerçekçi hissettiriyordu. Laboratuvara uzaylıları getiren felaket gerçekleştiğinde, Half-Life hepimiz için bir korku oyununa dönüşmeye başlamıştı. Sonunda bambaşka dünyalara adım atacağımız o uzun yolculuk, bize treni ve Black Mesa'yı anlatan bir kadın sesiyle başlamıştı.
Half-Life serisinin başladığı unutulmaz sahne
